Birleşmiş Milletlerin yayınladığı “aile içi şiddetin küresel yansımaları” adlı rapora göre,
Ülkemizde çocukların yüzde 24.8’inin aile içi şiddete ve tecavüze maruz kaldıklarını ortaya koydu.
Dünya üzerinde ise yaklaşık 275 milyon çocuğun aile içi fiziksel, psikolojik ve cinsel saldırıya uğradığını vurgulayan raporda, Türkiye’yi, yüzde 21.5 ile Meksika, 12.3 ile Hollanda izledi.
Aile içi şiddetin en az yaşandığı ülkeler ise yüzde 2 ile Danimarka, 2.2 ile Yunanistan, 2.4 ile İsveç.
Bu rapor da çarpıcı olan kısım ise, bu araştırmanın evden okuldan veya çocukların oyun çevrelerinden oluşan başvuru sayılarının dikkate alınarak hazırlanmış olması.
Sonuçla birçok çocuğun gördüğü şiddetin “aman karışmayalım bulaşmayalım zihniyetiyle komşuları tarafından görmezden gelindiğini düşünürseniz” bu rakamları en az 10 katıyla çarpabilirsiniz.
Üzücü olan ise bu istatistiklerde bile kendi çocuklarına eziyet eden ülke kategorisinde dünya şampiyonu oluşumuz.
NİÇİN BÖYLE OLDUK?
Şiddet ;öz türkçe ile yeğinlik;Daha çok insanlarda ve topluluk halinde yaşayan hayvanlarda aile veya grup içi otorite sağlamak için diğerinin varlığını tehdit unsuru görmek ve onu bu konuda sindirmek için karşı tarafa uygulanılan zarar vermeye yönelik sözel ve eylemsel psikolojik davranış türüdür.
Avrupa birliği psikiyatri ortak kurumunun teşhis rehberinde yazdığı bu bilimsel tanıma göre düşünecek olursak;
Bir insan kendi çocuğunu kendi varlığı için niçin bir tehlike olarak görür?
Bu sorunun yanıtı ise insanın kendi Varlığını nasıl yorumladığı ile ilgili bir tanımlamanın altında yatıyor.
Acaba çocuklarını, kendi varlıklarına tehlike olarak gören bu kişiler, müslüman oldukları için mi zulüm yapıyorlar?!!
Allah çocuğuna şiddet uygula mı diyor?!!
Kuran insanı bir ruh olarak görür ve ruhların evvelden bir akrabalıkları olmadığını,akrabalık bağlarının nesep ve sıhriyet olmak üzere sınav gereği Allah’ın bir düzeni olarak burada kurulduğunu bizlere bildirir.
Ve her doğan çocuğun bizlere “ALLAHIN BİR EMANETİ” olarak verildiğini tebliğ eder. Ve onu gereği gibi,yani Allah’ın bir emaneti olarak korumamızı ayetleri ile vurgular.
Müminler,yeryüzü yolculuğundaki tüm yaşantısını inancı gereği sadece ALLAH KORKUSU ve SEVGİSİ üzerine kurarlar!
Yüce Allah’ın ; Çocuklarınızı benliğinizle sahiplenmeyin,çocuklarınızı benim emanetim olarak görün ve ona göre davranın onlara bu yüzden en yüksek itina ve saygıyı gösterin diyen ve uyulmaması halinde gelecek korkunç cezalarını da bildiren ayeti emirlerini düşünürsek..,
Bir,mümin’in ALLAH EMANETİ’ne bırakın şiddet uygulamasını, zihninden geçebilecek en ufak bir serzenişi dahi hayal edilemez!
Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizler için bir imtihandır. Büyük mükafat ise Allah’ın yanındadır.TEGABÜN SURESİ,64
Sudan meniden bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyet (kan ve evlilik bağından doğan) yakınlığa dönüştüren O’dur. Rabbinin her şeye gücü yeter./FURKAN SURESİ-54
Sizi bir tek candan yaratan O’dur. Sonra sizin için bir karar yeri, bir de emanet yeri vardır. Biz âyetlerimizi, anlayan bir toplum için apaçık beyan ettik./ENAM,98
Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. İnsan gerçekten çok zalim ve çok cahildir./AHZAP SURESİ,72
- O halde bu zalimler ve bu şiddetin sorumlusu kim?
- Çocuğa şiddet uygulayarak otoritelerini sürdürmeye çalışan bu varlıklar kendi varoluşlarını acaba nasıl anlamlandırıyorlarAcaba bu zalimlerin çocuk yapma arzularının altında yatan irade ne olabilir?
“Ateist” kimliği ile tanınan Nietshe nin “böyle buyurdu zerdüşt” kitabında sorduğu soru ile konumuzu sorgulayalım ; “Evlilik bir insanın, kendisinden daha nitelikli ,mükemmel bir insanı yaratma iradesi mi, yoksa kazlar eşekler gibi çiftleşme arzusu mudur?”
Eğer bu zalimlerin, iradeleri mutlu bir insan yaratmak ve yaşatmak olsaydı bu kişiler yanlış yapmamak adına önce kendilerini bilinçlendirir kitaplar okurlardı!
Eğer inançlı müminler olsalardı Kuran’ı ve ayetleri okur ona göre pozisyon alırlardı!
Kendi menfaatlerinden başkasını düşünmeyen kendi keyfini bozulmaması adına çocuğunu tehdit gören bu sosyopat,TANIMI İÇİN TIKLAYINIZ insan müsveddeleri kim?
Bakınız yüce Rabb’imiz âyetlerinde bu insanlar için ne diyor.
Sen Nefsini ve nefsinin isteklerini kendisine tanrı edinmiş kimseleri gördün mü? Sen Resûlüm! onlara koruyucu olabilir misin? FURKAN SURESİ,43
Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar. FURKAN SURESİ,44
Kendi istek ve arzularını yaşam gayesi yapmış ,daha rahat yaşamak için evlenmiş, doğuracağı çocuğu ise evliliğinde kendisine sigorta ve ırgat gören toplumlardan çıksa çıksa böyle şampiyonluklar çıkar.
MİRAÇ NEDİR ?
İslamiyetin yeni yayıldığı ,dönemde Müslümanlar, namazlarını Allah’ın emriyle daha önceki Peygamberler makamı olan Kudüs’e, yani Beytü’l-Makdise doğru kılarlardı. Ancak Müslümanlığın ilanı ile o coğrafyada bir anda hızla yayılan dinimiz Yahudi cemaatini çok rahatsız ediyordu. Allah’ın ayetlerini kitaplarında ve yaşantılarında değiştirerek uygulamaya alışmış bir kısım yahudi cemaati ,dinlerinin batıl ilan edilmiş olmasından dolayı müslümanlığa karşı kara propaganda savaşı başlatmıştı.Özellikle Yahudi din adamları için (hahamlar) içine düştükleri bu durum ağır bir hakaretti.
İslam dini Tevrat’ı kutsal kabul eder, ancak Tevrat’ın özgün metninin zamanla tahrif edildiğini aşağıdaki ayetleri ile bizlere bildirir.
75. Ey müminler! onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa ki onlardan bir zümre, Allah’ın kelâmını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile bile onu tahrif ederlerdi.BAKARA SURESİ,75
Elleriyle bir Kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için “Bu Allah katındandır” diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların! BAKARA SURESİ,79
İsrailoğullarına sor ki kendilerine nice apaçık mucizeler verdik. Kim mucizeler kendisine geldikten sonra Allah’ın nimetini âyetlerini değiştirirse bilsin ki Allah’ın azabı şiddetlidir.BAKARA SURESİ,211
Ehl-i kitaptan bir gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları Kitap’tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah’a iftira ediyorlar.Al-İ İMRAN SURESİ,78
Ey ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz? ALİ-İMRAN,71
Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak Peygambere karşı “İşittik ve karşı geldik”, “dinle, dinlemez olası”, “râinâ” derler. Eğer onlar “İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet” deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat küfürleri ve gerçeği kabul etmemeleri sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek azı inanırlar.NİSA SURESİ,46
Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler kitaplarını tahrif ederler. Kendilerine öğretilen ahkâmın Tevrat’ın önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.MAİDE SURESİ,13
Ey Resûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyle “inandık” diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar ın hali seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler, ve sana gelmeyen bazı kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. “Eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse o peygamber değildir sakının!” derler. Allah bir kimseyi şaşkınlığa fitneye düşürmek isterse, sen Allah’a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır.MAİDE SURESI,41

Islamiyet gelmiş ve yayılıyordu ancak, Kıblenin hala Kudüs’te olması ve insanların namazlarında beytül Makdis’e yöneliyor olmaları birçok insanın kafasını da karıştırıyordu.
Bu sebeple, Resûl-i Ekrem Efendimiz, tahvil-i kıble için vahyin gelmesini bekliyor,arzu ediyor Cebrâil’i a.s. adeta gözetliyor ve Kâbe’yi temenni ederek sürekli Allah’a duâ ediyordu.
Peygamber Efendimiz aslında her zaman kalbinden tevhid akîdesinin müstesna bir âbidesi olan yeryüzünün ilk mâbedi ve Allah’ın HALİLİM (dostum) diye nitelediği atası Hz. İbrâhim’in kıblesi olan Kâbe’ye doğru yönelerek namaz kılmayı çok çok arzuluyordu.
Ancak peygamberliği gereği her zaman vahiy ve ayetlere göre hareket ediyordu.
İşte o gün ve doğru zaman yüce Rabb’imizden şu ayetler iniyordu.
Biz, senin, yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnud olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram (kabe) yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek ve hak olduğunu elbette bilirler. Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil olmayandır.BAKARA-144
145 Andolsun, kendilerine kitap verilenlere(hahamlara) her ayeti delili getirsen, yine de onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Hatta Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine de uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva istek ve tutku larına uyacak olursan, kuşkusuz, o zaman zalimlerden olursun.BAKARA SURESI,145
Bu gelen ayetler ile insanların yıllarca yöneldikleri kıble yönününün Allah tarafından hz İbrahim’e atıf yapılarak Kabe ye yöneltilmesi ise yahudi cemaatini iyice çileden çıkarmıştı.
İyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hanif tevhidi olan İbrahim’in dinine uyandan daha güzel dinli kimdir?.. (Nisa Suresi, 125)
Yoksa siz, gerçekten İbrahim’in, İsmail’in, İshak’ın, Yakub’un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah’tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Bakara Suresi, 140)
İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi. (Al-i İmran Suresi, 67)
Sonra sana vahyettik: “Hanif (muvahhid) olan İbrahim’in dinine uy. O, müşriklerden değildi.” (Nahl Suresi, 123)
Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 30)
Atalarım İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un dinine uydum. Allah’a hiçbir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah’ın lütuf ve ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler. (Yusuf Suresi, 38)
O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim’in dini(nde olduğu gibi). Allah, bundan daha önce de, Kur’an’da da sizi “Müslümanlar” olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah’a sarılın, sizin Mevlanız O’dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.HAC SURESİ,78
Tevhid ve itaat abidesi Peygamberimiz Allah’ın Emri Ayeti ile tabii ki hemen ilk namazında yönünü kudüs ten mekke ye doğru çevirmişti. Bunun üzerine toplumda itirazlar başladı.Yıllaca yönleri Kudüs’e çevrili olarak namaz kılan bazı insanlar da şaşırdılar kimisi ise hahamlarla ağız birliği yapıp bu yeniliği reddettiler. Hahamlar bu karışıklıktan yararlanmak istedi ve daha da ileri giderek peygamberimizin sahtekar olduğunu ,aslında kendisine ayet gelmediğini ileri sürdüler. Muhammed ve etrafındakilere kıblenin Beytül-Makdis in yönünü bile biz gösterdik onlar birşey bilmezdi diye aşağılayarak propagandalarına devam ettiler, Madem’ki peygambersin o zaman bize Kudüs’ü ve Beytül-Makdis’i anlat diyerek alay etmeye ve halk önünde peygamberliğini kanıtlamaya davet ettiler.
Tabii peygamber efendimiz kudüs ü ve Beytül-Makdis’i görmediği için onlara karşılık veremiyordu.
Her zorluğunda elçisinin yardımında olan Yüce Allah Recep ayının 27. gecesi 620 yılında Peygamberine bir mucize ile yardım etti.
- İSRÂ NEDİR?
Geçmek, gitmek, geceleyin yürümek anlamındaki “s-r-y” kökünden gelen isrâ kelimesi, sözlükte gece yürütmek demektir. Kuran dilinde, , Recep ayının 27. gecesinde yani bu gece Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya, bir mucize olarak geceleyin götürülmesi olayına denir. Bu husus, Kur’ân’da açıkça bildirilmiştir (İsrâ, 17/1). Kur’ân’ın 17. sûresinin adı da bu yüzden İsrâ’dır.
Bu seyahatin Burak( Türkçe Berk) adında bir binek ile yapıldığını söyleyenler olsa da Berk kelimesinin arapça anlamına baktığımızda anlıyoruz ki (Berk Arapça’da :şimşek ışık bir anlık parıltı ) demektir. Muhtemel ışınlanma yada farklı bir boyut ya da ışıksal seyahat ile Kudüs’e mescidi aksa ya götürülmüştür.
Bu mucize seyehatın ardından Kudüs’e yaşamı boyunca hiç gitmemiş peygamberimiz o gecenin sabah namazına müteakip insanlara Beytül Makdis’i Kudüs’ü ,yollarını çarşılarını dükkanlarını ve gördüklerini anlatmış ve Kudüs’ten yola çıkan bir kervanın 3 gün sonra öğle namazına müteakip şehre varacağını develerin renkleri ve kervanda bulunanların yanlarında taşıdıkları tüm azıklar ve kervandakilerin her birinin aile künyesini detayı ile saymıştır.
Ve üç gün sonra meydanda merak içinde toplanan halk Kervanı ve detayları gözleri ile görünce bu sayede daha büyük bir kitle ,Müslümanlığa geçiş yapmıştır.
Ve ardından insanlara o mucizeyi işaret eden isra süresinin o ünlü ilk ayeti indirilmiştir.
Kulu Muhammed’i geceleyin, Mescid-i Haram’dan kendisine bazı bknz AYETLERİ göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O’dur. İSRA,1
Her yıl ibretle andığımız bu İsra gecesinde Yüce Allah,Dini geçim kapısı yapmış haham ve inkârcılara ve mekkeli müşriklere düzenlerini yerle yeksan eden bir mucize tokadıyla cevap vermiştir.
Bugün miraç kandili ve bizler bu gece başlayan yolculuğun sebebinin aslında kendi miracımız olduğunu idrak edebilmeliyiz.
Değişmez ve en doğru kitabın kuran olduğunu idrak etmeliyiz.
Yahudi hahamlar gibi, ayeti emirleri terk edip dini,iktidar kudret ve geçim kapısı sayan aracılardan öğrenmek yerine Dinimizi Kuran’dan okumalı ve okuduklarımızı hayatımıza geçirmeliyiz.
Rabb’imizin emirlerini kendi nefsimizden üstün tutmamız gerektiğini ve onun emanetini gözümüz gibi koruma mecburiyetizi idrak etmeliyiz.
Zira;
Mucizeler Yüce Allah’ın isteği ve emri dışında yaşamak isteyenlerin görebileceği bir şey değildir.
Mucizeler Allah’a ve ayetlerine sırtını dönerek, kendi nefsini ilah edinip zor anlarında da “Dua” adı altında Allah a hizmetçilik yaptırmak isteyenlerin de görebileceği bir şey değildir.
Mucizeleri sadece inananlar ve onun emirleri üzerine yaşayanlar görebilirler!
Zalimlerin piri Firavun’un bile kendi çocuğuna eziyet etmediğini düşünecek olursak!
Zulüm şampiyonu bir ülkede yaşayan insanlar olarak, kendi öz evlatlarına zulüm eden zalimlerin, ne denli bir zalim olduğunu belki de daha iyi anlayabiliriz.
Beş vakit arası nefsini ilah edinerek şeytanın her tür pisliğe karışıp sadece namaz vakitleri yönünü Allah’a çevirmek ne kadar Müslümanlık ise, Yılda bir gece Miraç kandilini kutlayıp tüm yıl tekrar gaflete dalmak da o kadar farzdır.
Allah’a emanet olun.
Bu hayırlı gecede Yüce Mevla hepimize,kendisine gafletsiz yönelme fırsatı ,hidayet ve güzellikler nasip etsin!
KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN!!
Kıblemizin niçin kabe olduğunu, Buradan okuyabilirsiniz
çok güzel bir yazı olmuş.mirac gecesinin anlamı senin yorumumla dahada güzelleşti.emeginine yüreğine sağlık.allaha emanet olun.
BeğenBeğen
Çok çok teşekkür ederim. Allah hepimizden razı olsun. Kandilimiz mübarek olsun!
BeğenBeğen
Elinize sağlık,Ayetleriyle birlikte açıklayıp, yazmışsınız. Allah razı olsun..
BeğenBeğen
Teşekkür ederim. Allah sizden de razı olsun.
BeğenBeğen
çok önemli noktalara değinmişsiniz..yine bir ışık daha yaktınız..teşekkürler.
BeğenBeğen
Çok teşekkür ederim. Allah razı olsun!
BeğenBeğen
yazının sonundaki mesaj da çok değerli.hayvanların dili olsaydı teşekkür ederlerdi.onlar adına teşekkürler..
BeğenBeğen
Duyarlılığınız için biz teşekkür ederiz
BeğenBeğen
yazdıgın her yazıyı hevesle bır solukta okuyor ve her yazınla aydınlanıyorum kardesım.Rabbım senden razı olsun.elbette bunu Guzel Mevlamın ıznıyle yapıyorsun ama ınsanlıgı aydınlatmak adına verdıgın ugras takdırı hakedıyor fazlasıyla.Mirac bu yazıyı okuyana dek yalnızca Peygamberımızın goge yukselmesı vakasıydı benım ıcın.tesekkur ederım kardesım tekrar.ve yazında da dedıgın gıbı gonulden ınanan ve baglananlara Rabbım kucuk de olsa mucızelerını sunuyor sureklı ıs kı o mucızelerı gorebılmek…!Allah!a emanet olun
BeğenBeğen
Çok teşekkür ederim . Güzel olan ne varsa Allah’tan geliyor! Sizin güzel ve değerli ilginiz gibi! Allah razı olsun!
BeğenBeğen