Kanlıca ve İskender paşa

image

Kanlıca ,İstanbul’un Beykoz ilçesinde ,Anadoluhisarından Çubuklu Mahallesi iskelesine kadar uzanan yürüyüş yolları ,eşibenzeri olmayan yalıları,boğaza paralel uzanan yemyeşil yamaçları tertemiz havası çiçek ve ağaç kokuları ile ünlü ,içindeki ormanlar ve koruları ile tarihi Osmanlı evlerini adeta Koynunda bugünlere kadar gizlemiş ,istanbul Boğaz’ının en güzel semtidir!
Kanlıca’nın ismi konusunda çeşitli rivayetler vardır ama en çok kabul göreni;

Zamanın Osmanlı sultanlarından biri bir gün emir vererek İstanbul’un havası en temiz semtinin bulunmasını ister., Nasıl ölçüleceği konusunda ise vezirlerinden yardım ister. Vezirlerden biri her semte kanlı et bulunan direklerin asılmasını ve en geç bozulan etin havası en temiz semti işaret edeceğinisöyler. Sultan etlerin asılmasını emir verir ve Kanlıca büyük arayla birinci olur ve böylelikle Osmanlı Sultanı bu semte Kanlıca ismini verir.
İsmi konusunda diğer rivayetler ise;

1. Anadolu’dan kağnıları ile buraya topluca göç eden Türk halkı, bu ilginç taşıma araçlarının ismini, yerleştikleri köye ad olarak koydular. “Kağnılıca”nın söylenişi sırasında bazı harflerinin yuvarlatılarak yutulması sonucu semtin ismi günümüzdeki şeklini almıştır.
2. Fetih’ten çok önce burada yaşayan “Kanglı” adlı Türk boyundan gelmedir.
3. Bu köyde yetişen bir otu yiyen ineklerin sütü hafif pembeye çalardı. Bu sütten yapılan yoğurdun çok özel bir tadı olurdu. Yoğurdun ve sütün renklerinin “açık kan rengi”ne çalmasından dolayı, köyün isminin “kanlı” olarak anılmasına sebep olmuştur.
4. Osmanlılar’dan kalma mezartaşlarının üzerinde köyün ismi “Kanlıcak” olarak geçer.

Kanlıca belkide bütün bu rivayetleri doğrularcasına, temiz havası doğası eski Osmanlı yapı ve mezarlıkları ve lezzeti gerçekten tartışılmaz o ünlü yoğurdu ile tarihten günümüze ayrı bir ışık tutmaktadır!
önümüzdeki süreçte Kanlıca’nın gezi ve mesire yerlerini detaylı tanıtmak istediğimiz için, şimdilik : Herkesin aklında yer etmiş iskelesi ve önündeki meydanı ile gezimize başlayalım.
İçinde iskele kahvehane türbe restorant Çeşme ve camii bulunan bu meydanı keşfetmek için öncelikle tarihe geri dönmek ve tabii’ki İskender paşayı tanımak gerekiyor!
Defterdar İskender Çelebi (İskender Paşa) (ö. 1535)
İskender Paşa Kanuni devrinde başdefterlığa kadar yükselmiş, büyük bir güce ve zenginliğe kavuşmuş bir Osmanlı devlet adamıdır. Devletin sadece devlet adamlarıyla yönetilemeyeceği; sanatkârlara da ihtiyacı olduğu düşüncesinde olan ilme sanata çok önem veren bir kişi idi! Başta Hayâlî olmak üzere devrin şairlerinin koruyucusu olmuştur.
Peçevi tarihinde verilen bilgilere göre Hain Ahmed Paşa yetiştirmesi bir Osmanlı devlet adamıdır. Defterhaneye çırak olarak girmiş ve başdefterdarlığa kadar yükselmiştir. Kanuni devrinde Pargalı İbrahim Paşa’ya seraskerlik görevi verildiğinde, İskender Çelebi’ye de asker kethüdalığı görevi verildi ve devletin askerine ait bütün işleri ona emanet edildi. Büyük bir zenginliğe ve güce sahip İskender Paşa’nın maiyetinde yedibin adamı olduğundan bahsedilir.
Sadrazam İbrahim Paşa ile arasında yakın bir dostluk vardı., Irakeyn Seferi sırasında aralarındaki ilişki bozuldu. Ordunun sevki esnasındaki bir takım yanlışlıklar ve zorluklar İskender Paşa’ya mal edildi. Pargalı’nın bir oyunu ile hazineyi taşıyan ekibe bir baskın yapıldığı ve İskender Paşa’nın hazineyi çaldığı süsü verildiği iddia edilir. İskender Paşa, 24 Ekim 1534’te azlettirildi, azlinden 4 ay 20 gün sonra Bağdat’ta Atpazarında astırılmak suretiyle idam edildi.

İskender paşa Kanlıca mevkiine halkın ibadet etmesi yoksulların yeme içme ve temizlik ihtiyaçlarının ücretsiz karşılanması için, özellikle gelen misafir ve yolcuların barınabilmesi adına tüm masrafları ilelebet kendi himayesinde karşılanmak üzere külliye (Külliye; cami ile birlikte medrese, ibadet, imaret, türbe, kütüphane, hamam, aşevi, (da-rüşşifa kervansaray, çarşı, okul, hastane, tekke, zaviye binalarından oluşan yapılar topluluğu demektir.) yaptırmak ister. Kanuni’den tüm onayları alındıktan sonra büyük usta Sinan tarafından kısa bir sürede bu ihtiyaçlara hizmet verecek şekilde yapı inşaa edilip halkın kullanımına açılınca, Sultan Süleyman bu külliye’ye ,İSKENDER PAŞA KÜLLİYESİ ismini koydurmayı münasip görür.
İSKENDER PAŞA CAMİSİ
Günümüzde meydanda bulunan Cami Kanlıca Camisi olarak bilinir. İskender Paşa’ nın 967/ 1559 tarihli vakfiyesi ile belirtilen bu mescit, Mimar Sinan’ ın tezkirelerinde “Kanlıca’ da merhum İskender Paşa” ve “Cami İskender Paşa der Kanlıca” şeklinde kayıtlıdır.
Caminin harem kapısı üzerindeki kitabede görülen 1559 -60 tarihi külliyenin tamamlanma tarihi olarak kabul edilebilir.
Yapıların tüm tasarımı Mimar Sinan’a aittir.
Zaman içinde çeşitli onarımlar geçiren bu yapı topluluğu 19. yy da birtakım ek binalarla donatılmış, Tanzimat dönemi ileri gelenlerinden M. Sadık Rıfat Paşa ( 1857 ) türbeye bitişik bir muvakkithane (16. yüzyılda birçok muvakkite görebiliriz matematik ve astronomi ile meşgul olan. burada matematik yada diğer bilimlerde birçok öğrenci yetiştirirler; muvakkithaneleri küçük bir matematik okulu haline getirirlerdi.) inşa ettirmiş, aşağı yukarı aynı yıllarda caminin doğu yönüne, zemin katı kahvehane olarak kullanılan fevkani bir mektep yaptırılmıştır.
1925 de  Üsküdarı Beykoza bağlayan yolun genişletilmesi amacıyla, Kanlıca’ nın çekirdeğini teşkil eden bu küçük külliye önemli ölçüde tahrip edilmiş, 1916’da bir yangın geçirerek harap düşmüş olan hamam, ayrıca camiyi üç yönden kuşatan hazire, çevre duvarları, üç adet avlu kapısı, fevkani mektep,(üst katı olan yatılı mektep) caminin mihrap duvarının arkasında yer alan ahşap imam meşrutası ile yanındaki aşhane (imaret) ortadan kaldırılmış, bu arada, camiyi kuşatan ve hazireleri gölgelendiren asırlık ağaçların da bir kısmı kesilmiştir.
1930’ dan önce caminin sağ ve kıble tarafının kabristan ve hatta mihrap önünde Nevres Paşa’ nın kabri, tabutluk ve sonradan bekar odası ve o günlerde yoksullara günlük aş dağıtılan aşhane bu gün oturup çay içtiğimiz kahvehane haline getirilmiş iki odalık, imam meşrutası, ve bir adet iki katlı evi olduğu ve bugün boğaza paralel geçen otobüs minibüs ve araçlarımızın geçtiği caddenin genişletilmesi sırasında bütün bunların da yok edildiği anlaşılıyor.
Cabir Vada’ ya göre cami ve diğer bölümler 1895, 1910, 1926 ve 1942’ de çeşitli tamirler görmüştür. 1944’ de de bir ihata duvarı ve üç kapısı olan bir avlu içinde olduğu o tarihte yapılan rölövelerinde görülmektedir.
Bugün oturup çay içtiğimiz kahvehanesi ve vapur iskelesi dahil tüm Kanlıca meydanı çevresi duvarlar ile çevrilmiş denize bitişik iskender paşa hayratı yapı alanlardır!

20131112-064326.jpg

İskender paşa sadece komutan devlet adamı değil aynı zamanda sanatçı dostu ve büyük bir hayvanseverdi!
Bu yönleri ile çok az bilinsede, Kanlıca sırtlarında, mihrabat korusundan kavacığa giden yol üzerinde, onun ismine bağışlanmış küçük bir park vardır!
Benimde nerede ise her gün uğradığım ve tüm hayvan dostlarının buluşma mekanı Küçük şirin sessiz bir park!

20131112-064646.jpg
İSKENDER PAŞA PARKI

Beykoz ilçesi sınırları içinde terkedilmiş tüm sokak hayvanları için gönüllü hayvanseverler burada buluşur ,tedarik ettikleri yiyecekleri bir minibüs ile yardımı ile kilometrelerce yol katederek tüm hayvanlara her gün pay etmeye çalışırlar!
Onlarla ilk tanıştığımda niçin bu Parkı buluşma yeri yaptıklarını sormuştum!
Iskender paşanın çok büyük bir hayvansever olduğunu günde binlerce hayvanın sağlık barınma ve yiyecek ihtiyaçlarını karşıladığını bilmediklerini öğrenince çok şaşırdım!
Tabii İskender paşanın bu yönünü benden dinleyince çok şaşırdılar ,ancak sonraki günlerde bu parkın anlamı onlar için çok çok farklı oldu!

Sevgili dostlarım;
Çevremde gördüğüm ve tarihini öğrenince idrak edebildiğim bir çok şaşırtan olayın artık tesadüflerden ibaret olmadığını çok iyi biliyorum!
Ne kadar bilgi var ise ,herşeyin o kadar farkında olabiliyoruz!
Bu günkü yazımı 16.yy İskender paşa ile aynı dönemde yaşamış modern tıbbın Avrupa’daki kurucusu İsviçreli bilim adamı Paracelsus’un sözleri ile bir başka yazıda buluşmak ümidi ile sonlandırmak istiyorum !

Hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyi sevemez.
Hiçbir şey yapamayan, hiçbir şeyden anlamaz.
Hiçbir şeyden anlamayan insan değersizdir.
Oysa anlayan biri,hem sever hem fark eder hem de görür.
Bir şeyde ne kadar bilgi varsa,
o kadar büyük sevgi vardır…
Bütün meyvelerin çileklerle aynı zamanda
olgunlaştığını zanneden biri,
üzümleri hiç tanımıyor demektir.
– Paracelsus…

Allah’a emanet olun!
Kalın sağlıcakla!